Mevcut Araştırmanın Hedefleri

Agoranın batısında, Heroon civarında, arazinin olağanüstü yüzey okunurluğunu gösteren ortorektifleştirilmiş hava fotoğrafından bir seçme

Agoranın batısında, Heroon civarında, arazinin olağanüstü yüzey okunurluğunu gösteren ortorektifleştirilmiş hava fotoğrafından bir seçme

İki ayrı ve oldukça yüksek burnun üzerindeki konumu sebebiyle çok alçak bir toprak tabakası ile örtülü olması ve üzerinde neredeyse hiç Roma sonrası kalıntı bulunmaması nedeniyle, Notion sit alanı kentsel yüzey araştırması için ideal uygunluktadır. Bunun sonucu olan yüksek yüzey okunurluğu, kentin organizasyonunu ve çevresindeki peysajla olan ilişkisini, İonia’daki diğer antik sitlere göre çok daha tam ve detaylı olarak inceleme imkanı sağlar. Notion Arkeolojik Yüzey Araştırması öncelikle görünür kalıntıların haritalanması ve dökümantasyonu, uzaktan algılama, jeofizik prospeksiyon, yüzey bulgularının toplanması ve incelenmesi ve uzun vadeli bir koruma ve yönetim planının geliştirilmesi üzerine odaklanmıştır.

Yüzey araştırmasının birincil amacı, Notion’un daha eski dönemlerine ait tarihi hakkında olabildiğince fazla bilgi edinmek, yeni bir kent planının oluşturulması koşullarını aydınlatmak, bunun beraberinde gelen peyzaj değişimi, kent toplumunun müteakip gelişimi ve sonunda şehrin terk edilişi süreçlerini aydınlığa çıkarmak amacıyla sit alanını haritalamak ve çalışmaktır. Genel olarak, projeye yön veren geniş kapsamlı araştırma konuları şunlardır:

Geç Tunç ve Demir Çağları’nda kıyı ve iç yerleşimler arasındaki ilişkiler

Bir Batı Anadolu antik kentinin, tarihöncesinden ortaçağa uzanan dönem boyunca araştırılabilmesi için, Notion sit alanı eşi bulunmaz bir fırsattır. Kolophon çevresinde kaydedilmiş geç Tunç Çağı’na ait mezarlar, Notion limanları ve çevresinin de büyük olasılıkla en geç Tunç Çağı’nda kullanım ve iskan görmüş olduğunu gösterir. MÖ 1. binyıl başlarında Kolophon’da kalıcı bir yerleşimin kurulması da hiç şüphesiz Hales nehri ağzındaki limanın gelişimiyle bağlantılıdır. Nitekim, daha önce de belirtildiği gibi, Notion ve Kolophon arasındaki ilişki her iki toplumun da tarihleri boyunca merkezi öneme sahip olmuş, onlar hakkında ilginç ve ayırt edici unsurlardan biridir. Kolophon’la karşılaştırıldığında çoğu İon kenti denize çok daha yakındır. Diğer taraftan, kendinden daha büyük bir kara yerleşimi ile bağlantılı liman yerleşimlerinin, Notion gibi en azından belli dönemlerde bağımsız bir siyasi statüye sahip olmasından çok, ilişkide olduğu kara yerlerşimine bağımlı olması daha normaldir.

” İon Göçü ” ve Demir Çağı’nda Devlet ve Kimlik Oluşumu

Daha önceki bölümde belirtildiği gibi, Notion’dan açıkça bir kent olarak bahseden ilk yazılı kaynak Herodot’tur ve ondan bir İon değil de bir Aiol yerleşimi olarak bahseder. Notion ve Kolophon’un aslında farklı etnik gruplar tarafından kurulmuş olduğunu ifade eden bu bahis, Notion’un Kolophon’dan bağımsız oluşunun sebeplerinden birini ortaya koyar. Notion ve Kolophon arasındaki vadide yer alan Klaros’taki Apollon Tapınağı’nın kökeninin antik kaynaklarda Lidya veya Karya olarak geçiyor olması durumu daha da karmaşık hale getirir. Bu farklı gelenekler  (Kolophon’un İon, Notion’un Aiol ve Klaros’un Lidya veya Karya’lı olması) erken Demir Çağı’nda Batı Anadolu’da farklı politik ve dini kurumlarının etnik kimliklerinin şekillenmesi sırasında geçtikleri karmaşık süreçleri yansıtır. Bu süreçlerin çalışılması (batıda ” İon göçü,” doğuda Anadolu krallıkların ortaya çıkması) hem Efes gibi sahil kentlerinde hem de Sart gibi iç bölgelerdeki kentlerde sürdürülen arkeolojik çalışrmaların ana odak noktasıdır. Notion yüzey araştırma ve kazılarının bu heyecan verici güncel araştırma konularına yepyeni bilgilerle katkıda bulunacağını umudediyoruz.

Pers İmparatorluğu ile Yunan Dünyası Arasındaki ki Çatışma Bölgesinde İonya

Süregelen arkeolojik çalışmanın bir diğer önemli konusu da MÖ 6. yüzyıl ortasında Anadolu’daki Pers istilasının kültürel etkileri ile, daha sonraki dönemde doğuda Pers imparatorluğu ve batıda Yunan anakarasının büyük güçleri Atina ve Sparta arasındaki çatışma bölgesinde kalan İonya kentlerinin yaşadıklarıdır. Daha önce de gördüğümüz gibi, geç 5.yüzyıldaki Pers yanlısı ve karşıtı hizipler arasındaki iç çatışmalar ile 5. yüzyıl ortasında Notion’un Atina konfederasyonuna üyeliği gibi kentin bu dramın bazı sahnelerinde oynadığı roller, yazılı kaynaklarla belgelenmiştir. Attika-Delos Deniz Ligi’ne ödediği nispeten düşük haraç (2000 drahmi) Notion’un ekonomik statüsüne nispeten biraz ışık tutuyor olsa da, şehrin bu döneme ait arkeolojisi hakkındaki bilgilerimiz çok azdır.

Synoikism, Sympolity, ve Geç Klasik ve Helenistik Yerleşimlerin Kentsel Gelişimi

Persler’le çatışma, 4. yüzyıl sonlarında İskender’in fetihleri ile sona ermiş ve bu da İon sahil kentlerinin tarihinde çalkantılı bir dönemin başlangıcı olmuştur. Notion’da bilinen en eski mimari kalıntılar, yani 3 km uzunluğundaki kent surları, halen kesin olmamakla birlikte, Geç Klasik ve erken Helenistik dönemlere tarihlenir. İskender’in fetihlerinin ve ardından halefleri arasındaki savaşların Hales Nehri Vadisi halkı üzerindeki en önemli etkisi, Lysimachus’un Kolophon halkının en azından büyük bir kısmını Efes’e yerleştirmesi (synoikism) olmuştur. Bu dönemden sonra Notion’un önemi Kolophon’u geride bırakmaya başlamıştır; daha önce gördüğümüz gibi, iki şehir sonunda sympolity olarak birleşir ve Notion Deniz Kenarındaki Kolophon, Yeni Kolophon, ya da sadece Kolophon olarak (asıl Kolophon da Eski Kolophon olarak) bilinmeye başlar.

Surlara ek olarak, kentin organizasyonunda bir başka önemli gelişme, uydu görüntülerinde de açıkça görüldüğü gibi, kentin ızgara gibi dikdörtgen bloklara bölünmek suretiyle yeniden planlanmasıdır. Efes, Priene ve Herakleia gibi yakın kentlerle karşılaştırıldığında, bu iki gelişmenin birbiriyle ilişkili olabileceği düşünülebilir. Her iki gelişme de, ya 4. yüzyıl ortası ile sonları arasında İon Rönesansı diye bilinen döneme, ya da erken Helenistik döneme tarihlenir. Notion Arkeolojik araştırmaları, hem mimari gelişim ve kent planlaması arasındaki ilişki, hem de synoikism ve sympolity gibi sosyolojik fenomenler hakkında yeni bilgiler toplamak için iyi bir fırsat olacaktır.

Notion aynı zamanda İon kentinin evriminin Helenistik dönemdeki devamını incelemek için ele geçebilecek nadir fırsatlardan birini sunar. Halen geç Klasik ve Helenistik dönem kentleri için klasik ders kitabı örneği Priene’dir. Oysa, elimizde bir comparanda olmadan, Priene’nin kabul edildiği gibi gerçekten tipik bir örnek mi yoksa sıradışı mı olduğunun belirlenmesi mümkün değildir. Notion hem boyut olarak, hem de örneğin hamam kompleksleri gibi büyük ölçekli Roma kalıntıları bulunmaması açısından, Priene ile kıyaslanabilir niteliktedir ve bu nedenle potansiyel olarak çok önemli bir karşılaştırma imkanı sunar. Şehir surları içinde kalan eserlerin en iyi bilinenlerinden biri olan Bouleuterion boyut, biçim ve kentsel konumu ile Priene’dekine benzer (ve muhtemelen kentin Agorası olan geniş açık alanın kenarında uzanır). Tiyatro da görünüşe göre Helenistik döneme aittir. Priene gibi Notion’da da, şehrin meskun alanlarının ayrıntılı olarak çalışılabilmesi mümkün olacaktır  (fakat bu kez modern arkeolojik yöntemler kullanımıyla).

Roma ve Geç Roma Dönemlerinde Anadolu’da Şehirler ve Şehir Dışındaki Kutsal Alanlar

Notion’da yerleşim Roma döneminde de devam eder. Şehirdeki kazısı yapılmış diğer bir önemli anıt Athena Tapınağı olup, ya ilk olarak Hadrian döneminde inşa edilmiş ya da bu dönemde yeniden inşa edilmiştir. Bu tapınağın yazıtlarında, sivil kurumların ve Notion’un önde gelen vatandaşlarının Greko-Romen Küçük Asya’nın zengin sivil hayatına katılışı belgelenir.  Öte yandan, Notion ve Klaros’taki Apollon Tapınağı arasında süregelen yakın ilişki, daha eski Anadolu dini gelenekleri ile bağlantıyı devam ettirir. Notion ve Klaros arasındaki ilişki – örneğin tapınağın şehrin ekonomik hayatındaki önemi – gelecekteki zengin potansiyel araştırma konularından biridir.

Antik Kentin Sonu

Notion’daki araştırmanın bir diğer önemli hedefi, sitin uzun vadeli tarihçesini açıklığa kavuşturmaktır. Kentin dikkat çekici bir yanı, hamam komplekslerinin bulunmaması ve çok az harçlı moloz yapıya rastlanmasıdır. Bunların her ikisi de Roma döneminin karakteristik özellikleridir. Mimarinin ve onunla bağlantılı olarak peyzaja yapılan müdahalenin çalışılmasının yanı sıra, yüzey bulgularının toplanması ve analizi de sit alanının genel kronolojisinin yeniden yapılandırılması için önemlidir. Toplanan seramik örneklerinden şuan için anladığımız bunların sadece MÖ 2. yüzyıldan MS 1. yy’a kadar uzanan kısa bir döneme ait olduğu ve daha öteye gitmediğidir.  Araştırmaların devamının bu ön tarihlemeyi teyit etmesi halinde, Notion’un yeniden kuruluşunun nihayetinde başarısız olduğu anlaşılacaktır.

Yeni kent, onu kurup geliştirenlerin hayalleri tam olarak gerçekleştirememiş olsa da, Notion halkı Roma döneminin sonlarına kadar varlığını sürdürmüştür. Daha geç dönemlere ait yerleşim izlerine birkaç yerde rastlamak mümkün. Örneğin surların bazı bölümlerinde onarım izleri açık şekilde görülür, ve bir de olası kilise yapısı belirlenmiştir. Hatta bir piskoposluk merkezi konumuna ulaşan Notion’da, Hıristiyan nüfusun faaliyetlerini belgeleyen yazıtlarda nef ve vaiz kürsüsü olan bir yapıdan bahsedilir. Kentin bazı kesimlerinde yerleşim sürerken diğer bölümleri terk mi edilmişti? Bu alanları uzun vadeli yerleşim için diğerlerinden daha çekici kılan neydi? Bu tür seçimlerden, varlığını devam ettiren halkın, liman ve Klaros Tapınağı da dahil olmak üzere daha geniş civar bölge ile ilişkisi hakkında neler öğrenebiliriz? Sit alanındaki daha geç dönem yerleşimleri, Hıristiyanlığın ortaya çıkması ve Roma imparatorluğunun zayıflaması gibi gelişmelerden nasıl etkilenmiştir?

Notion ile ilgili ilginç bir gerçek, anıtsal mimariye ait kalıntıların olmamasıdır. Örneğin Agora’nın sütunlu revaklarla çevrili olduğu açıktır; ancak sütunlar veya bu yapıların üst kısımları neredeyse hiç korunmamıştır. Notion’ın topografik durumu kentin derine gömülmesine elvermediğinden, büyük mimari blokların halen yeraltında olması pek olası değildir. Yakındaki köyler incelendiğinde, ortaçağa ve günümüze ait binalarda yaygın devşirme malzeme kullanılmadığı gözlenir.  Sit alanında kireç ocağı izine rastlanmadığından  kireç elde etmek için yakılmış olmaları olasılığı da yoktur. Bu durumun bir açıklaması, bu binaların hiçbir zaman tamamlanmadığı olabilir; bir diğer olasılık ise sütun parçaları gibi büyük taş blokların büyük şehirlerde, özellikle de imparatorluk başkenti Konstantinopolis’te yeniden kullanılmak üzere sistematik olarak götürüldüğüdür ki sahil kentleri bu kadere özellikle maruzdur.

Sit alanındaki ortaçağa ve Osmanlı dönemine ait az sayıda kalıntı, antikçağdan sonra yerleşimin başka yerlerde, olasılıkla da batı burnunun kuzeybatı yamaçlarında, denizden uzakta fakat Hales Nehri ve vadide mil birikiminin sağladığı tarım arazilerinin yakınında yoğunlaştığını gösterir. Eğer gelecekteki araştırmanın sonuçları bu hipotezi doğrularsa, o zaman Notion’da yerleşimin öyküsünün tam bir çevrimi tamamladığı görülecektir; ortaçağda halk burunlara terk edip nehir tarafında yerleşmeyi tercih etmiştir, ancak insanları bir bin yıldan daha uzun zaman önce buraya çekmiş olan doğal liman artık yerinde değildir.